Batı Trakyamızda neler oluyor?

Alıntı Yazarlar
İçeriği Paylaş

Erhan İmamoğlu- Geçtiğimiz günlerde Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Merkezi tarafından Edirne’de verilen iftar yemeğinde yapılan konuşmalar halen gündemdeki yerini koruyor. 

Türkiye’deki bazı gazeteler ve köşe yazarları olaya değinirken her yönüyle tartışmaya çalışırken azınlık içinde ise sessizlik hüküm sürüyor.

Azınlık basını sadece iftar yemeğinde yapılan konuşmalara yer verirken eleştiri ve ya görüş belirtmekten kaçınıyor.

Toplum içinde Başkonsolos Osman İlhan Şener’in yemekte söylediği sözler soğuk bir duş etkisi yaparken iki seçilmiş müftülerimizin de söyledikleri sözler azınlığın bu gün içinde bulunduğu tabloyu ortaya çıkardı.

Başkonsolosun sözleri ağır ama gerçek. Yemekteki kişilere hitaben yapılan konuşmada yer alan bu sözler azınlık olarak yıllardır bildiğimiz fakat kendi aramızda dahi konuşma cesaretini gösteremediğimiz cümleler.

Batı Trakya Türkleri olarak yıllardır varolan sorunlarımızın her geçen gün artmasına rağmen, duyarsız kalmamız ve baştaki siyasetçilerimizin de aralarındaki iç çekişmenin sonucunda ortaya çıktı.

Göreve geldiği günden beri köyleri gezen sayın Osman İlhan Şener insanlarımız birlik ve beraberlik içinde olmaya davet ederken özelliklede eğitim ve gençlerimizin içinde bulunduğu duruma dikkat çekti. Gittiği her köyde sevgiyle karşılaşan kucaklaşan bir tablo ortaya çıkardı. Zamanının büyük bir bölümünü azınlık insanının içinde geçirdi ve geçirmeye de devam ediyor.

İnsanlarımızın nelerden yoksun bırakıldıklarını, onları nasıl bir geleceğin beklediğini bu temaslarda tespit etti. İşte bu eksikliklerin başında da başta siyasilerin ve ileri gelenlerinin toplumla kaynaşamadığını, sorunlarının çözümüne çok uzak durduklarını gördü. Bunun neticesinde Edirne’deki iftar yemeğinde her şeyi ortaya döktü. Söyledikleriyle soğuk fırtınalar kopmasına neden oldu. Azınlık siyasetçileri, müftüleri, yerel idarecileri, basın mensupları ve ileri gelenlerin yanında anavatanın da kurmayları hepsi oradaydı. Hepsi vitrindeydi.

Yıllardır olduğu gibi insanımız, köylümüz bu sıcak günlerde tarlalarında alın teriyle emeğinin hakkını kazanmaya çalışırken zaten onların bu gibi iftar yemeklerine ne katılacak durumları ne de vakitleri vardı.

Zaten böyle bir beklentileri de yoktu. Aynı tas aynı hamam belli bir çevre içinde sözde elit takımı onları her yerde nasıl olsa temsil ediyordu.

Ama bir farkla;

Kendi çıkarları ve kişisel hırsları doğrultusunda.

Peki azınlık insanını bunun farkında değil miydi?!!. Yıllardır farkındaydı, fakat artık ümidini yitirmeğe başladı. Asıl vahim olan nokta da işte burada başlıyordu.

Son zamanlarda izlenen azınlık siyasetinde ki yanlışlıklar o kadar çoğaldı ki, bir zamanlar rahmetli Dr.Sadık Ahmet’in isteğiyle köylerden şehir meydanlarına oluk oluk akan insanlarımızın bu mücadele şevki kırıldı.

Hatim merasimlerini, iftar yemeklerini siyasi vitrin haline dönüştürenler, azınlık davasında sözde mücadele verdiklerini fakat hiç bir zaman “ΒΕΝ” kelimesi yerine “BİZ” sözcüğünü telafuz edemeyenler, kendi aralarında plaket ve yandaş edinme hırsına yenilenler, yemeklerde aynı masayı paylaşıp da toplum davalarında aynı çizgide yürüyemeyenler….

İşte başkonsolosun bu acı ama gerçek sözleri bunlar üzerinde soğuk rüzgarlar estirdi.

Peki şimdi bizlerin derin uykulardan uyanmasına belki sebebiyet verecek olan bu sözlerin sahibi mi suçlu, yoksa toplum olarak bizlerin adına hareket edenleri sorgulayamadığımız gibi bizlerin adına atıp tutan sözde siyasetçi ve ileri gelenler maskesi altında bizleri uyutanlar mı?!!

Bakın son dönemlerde yapılan bazı çalışmalarımıza bakalım;

Çok gerilere gitmeye gerek yok. Dr. Sadık Ahmet’in ardından gelen tüm milletvekillerimizin yaptığı çalışmalar bir bakın. Hangi toplum davasında bir sonuç elde ettik?. Bu günlerde iki siyasi parti azınlığımızın bütünlüğünü Pomak, Çingene , Müslüman gibi unsurlara bölmeye çalışırken bazı kişilerin de azınlık içinde sunni ve alevi bölünmesine ön ayak olmaları ortadayken kimden ses çıkıyor?! Hiç kimseden…

Seçme ve seçilme hakkımızın dahi gasp edildiği vahim durumların yaşandığı Batı Trakya’mızda ki böyle bir durumda kimler suçlu. Milletvekillerinin azınlığın garanti altına alındığı Lozan Antlaşmasının devletler arasında imzalandığını unutarak hükümetler arasında cirit atmalarına başlaması biraz garip değil mi?

Milletvekili ve yerel idareci seçimlerin de amaç, eğer toplumun davasına hizmet etmek değil de birilerine yaranmak ise sokaklarda cebinde beş parası olmayan üniversite mezunlarımızı sırayla bu makamlara getirelim hiç olmazsa bu gençlerimize katkımız olsun.

Artık başkalarının ardına gizlenerek politika yapanların bir an önce toplumun önünden çekilmesinin vakti geldi de geçmiştir.

Batı Trakya Türkleri üzerinde kirli çıkar emelleri olanlara kurban olmamak için başkonsolosun sözlerine kulak vermenin zamanı geldi. Yemekte seçilmiş müftülerimizin konuşmaları da göz ardı edilmemelidir.Topyekun özellikle de o yemekte yer olanların da, aklını başına alarak birlik ve beraberlik içinde mücadele verilmesi gerekliliğinin bilincinde olmalıdırlar.

Saygılarımla

Erhan İmamoğlu
Gazeteci
Yeni Demokrasi Partisi Kongre üyesi
(Rodop Milletvekili Adayı)

Kaynak: https://www.facebook.com/imamogluerhan


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.