Vilnius’un gördüğü rüya: Uzupis

Gezi Notları
İçeriği Paylaş

Gayri resmi ve ironik bir cumhuriyet Uzupis. Bir cumhurbaşkanı,11 askerlik bir ordusu,41 maddelik bir anayasası, hatta elçilikleri bile var

Emine Kocabaş Kılınç/ Dünya Bülteni

Uzupis, Vilnius şehir merkezinden Vilne nehri ile ayrılan bölgenin adı. Nehrin ötesinde, karşı taraf anlamlarına geliyor. Yaklaşık olarak yüz elli dönümlük bir alanı kapsıyor. Bu küçük alana Vilnius’un rüyası dememin sebebi;1994 yılında burada Uzupis Cumhuriyeti’nin ilan edilmiş olması. Gayri resmi ve ironik bir cumhuriyet Uzupis. Bir cumhurbaşkanı,11 askerlik bir ordusu,41 maddelik bir anayasası, hatta elçilikleri bile var. Eldorado mu, ütopya mı fantazyanın simulakrı mı belki de hepsi…

Günlerden Pazar. Uzupis Cumhuriyeti’ndeyim. Avrupa’nın bir çok şehri gibi Vilnius da bir ayine yetişme telaşıyla kapalı. Neredeyse bütün dükkanların kepenkleri çekili, sokak olabildiğince boş. Vilnius’a henüz tam anlamıyla kış hakim değil. Yağmur ve soğuk var sadece. Ekim ayı sonlarından itibaren Noel kutlamaları için hazırlıklar başladı. Gözalıcı bir ihtişam ışıklarıyla sokakları, meydanları, alışveriş merkezlerini kuşatmak üzere. Marketlerin raflarındaki ürünlerin ambalajları dahi noel figürleriyle yeniden tasarlanmış.

Tam anlamıyla bir bayram geliyor- bir bayram da(kurban bayramı) adeta özet olarak geçti. Mütevazi, içine doğru kuvvetli; dışardan bakıldığında ise sessiz. Kötü mü, hayır. Özetler çoğu kez daha vurucu ve yoğun olmaz mı… Göstergelerinden her ne kadar yoksunsa da içeriğine bir o kadar yakın. Kurban; en sevdiğinden vazgeçmek en Sevdiğine yaklaşabilmek değil midir nihayetinde? Vilnius’ta da kurbanlar kesildi. Diyanet işleri başkanlığı da kurbanlar kestirdi. Köylere, ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. Müslümanların yaşadığı her kara parçasında olduğu gibi bayramlaşıldı. Vilnius’u yüzyılın ardından bir camiyle buluşturma fikrine Diyanet İşlerinin ödenek ayırmış olması ve bu konuyla ilgili olumlu gelişmeler ayrı bir sevinç oldu. Bir kez daha anlamış olduk ki yüzümüzü Allah’a dönebildiğimiz her yerde bayram, tazeliğini koruyan bir sevinç biçimi.

Uzupis, Vilne nehrinin paranteze aldığı küçük bir yarım ada gibi… Uzupis Cumhuriyetine Vilne nehri üzerinde bulunan, kilitleriyle bilinen köprüden geçerek ulaşıyorsunuz. Bu şehirde; yeni evlenen çiftler, birbirlerine duydukları sevgi ömürlük olsun diyenler, isimlerini kilitlerin üzerine yazdırıyor ve kilitleri köprüye takıp anahtarını nehre atıyorlarmış ki; aralarındaki bağı da çözmeye kimse güç yetiremesin…

Girişte Uzupis Cumhuriyeti yazan tabela ve Uzupis Cumhuriyetinin bayrağı karşılıyor gelenleri. Dar sokaklardan sonra 2001 yılında helkeltraş Romas Vilčiauskas ve mimar Algirdas Umbrasas tarafından bronzdan yapılan ‘Uzupis Meleği’ heykelinin bulunduğu meydana ulaşıyorsunuz. Heykelin boyu epeyce uzun- sanki Uzupis’in kalbi olan bu meydana akan tüm sokakların üzerine açmış kanatlarını, Uzupis’i koruyan bir imge. Hemen sağ taraftaki sokağın duvarlarında; altı dilde yazılmış 41 maddelik Uzupis anayasası. Uzupis’li ressamların tabloları. Bakımsız, küçük binalardan sokağa sızan Vivaldi’nin” dört mevsiminden- kış” ve Mozart’ın bıraktığı son notalar-“requiem”.

Uzupis, ütopyanın devlet sokağına indiği yer gibi görünüyor yakından. Burası Sovyetler döneminde fazlasıyla tahrip edilmiş. Sonrasında ise, suç oranının yüksek olduğu, terk edilmiş ücra bir yermiş. Ülkedeki bazı sanatçılar ve gençlerin çabalarıyla yaşanılabilir bir hale dönüştürülmüş.Öyle ki Koreli yazar Ha-İl-Ji’nin “the repuplic of uzupis” isimli romanı da bu ütopyanın yazıya geçmiş hali gibidir. Romanda adı Hal olan asyalı bir adamın babasının küllerini gömmek için bağımsızlığını yeni kazanan anavatanı Uzupis Cumhuriyetini arayışı konu edilir. Ama bu kolay bir yolculuk olmaz çünkü birçokları Uzupis’in varlığını reddetmektedir. Tek engel bu da değildir; bir de hiç çözülemeyecek gibi duran Uzupis bilmecesi vardır. Uzupis’e gidince yavaş yavaş çözülür. Burada geçmişin, bugünün, geleceğin birbirlerini tekrar edip çakıştıklarını farkedince; Uzupis’in gerçekte değil sadece insanların zihinlerinde var olduğunu anlar. Haşim’in “o belde”sini ya da Orhan Veli’nin “bir yer var biliyorum/Herşeyi anlatmak mümkün” dediği yeri hatta Latife Tekin’in “unutma bahçesini” bulmuşsunuz gibi bir duygu Uzupis… Kendini “sanatçı cumhuriyeti” olarak tanımlıyor. Bugün Litvanya’da bir çok sanatçı burada yaşıyor, çalışmalarını burada yapıyor. Kendisi de şair ve yönetmen olan Cumhurbaşkanı Romas Lileikis “Uzupis’in mekansal bir aidiyet olmaktan öte zihinsel bir aidiyet” olduğunu söylüyor… Bayrağında bulunan insan eli gibi herkese açık olduğunu belirtiyor. Gelecekle ilgili düşünceleri ve planlarından söz açılınca; “Uzupis, şimdi hayatta ve açık olmaya çaba gösteriyor. Sesin sese ulanarak şarkıyı sürdürdüğü gibi, çiçeğin çiçekle halkayı büyüttüğü gibi..” diyor.

Litvanya’da her yıl Nisan ayının ilk günü Uzupis’in bağımsızlığı kutlanıyor. Uzupis Cumhuriyetinin cumhurbaşkanı Romas Lileikis ve Uzupis’in onbir askeri köprüye gelip Uzupis’e girebilmek için bekleyenlerin vizelerini kontrol ediyor. Daha sonra hep birlikte 41 maddelik anayasayı okuyorlar. İşte o anayasanın maddeleri:

1- Herkesin Vilne Nehri’nin yanında yaşamaya hakkı olduğu gibi Vilnele Nehri’nin de herkesin yanından akmaya hakkı vardır.

2- Herkesin sıcak suya, kışın ısınmaya ve başını sokacak bir yere sahip olmaya hakkı vardır.

3- Herkesin ölmeye hakkı vardır; fakat bu bir zorunluluk değildir.

4- Herkesin hata yapma hakkı vardır.

5- Herkesin bireysellik hakkı vardır.

6- Herkesin sevmeye hakkı vardır.

7- Herkesin sevilmemeye hakkı vardır; fakat bu zorunlu değildir.

8- Herkesin bilinen veya ünlü biri olmama hakkı vardır.

9- Herkes aylaklık yapma hakkına sahiptir.

10- Herkes bir kediyi sevme ve ona bakma hakkına sahiptir.

11- Herkesin bir diğerinin ölümüne kadar bir köpeğe bakma hakkı vardır.

12- Bir köpeğin köpek olmaya hakkı vardır.

13- Kedi sahibini sevmek zorunda değildir, ancak zor zamanlarda sahibine yardım etmelidir.

14- İnsan bazen görevlerinin farkında olmama hakkına sahiptir.

15- Herkesin tereddütte olma hakkı vardır; fakat bu o kişinin görevi değildir.

16- Herkesin mutlu olmaya hakkı vardır.

17- Herkesin mutsuz olmaya hakkı vardır.

18- Herkes sessiz kalma hakkına sahiptir.

19- Herkes bir şeye inanma hakkına sahiptir.

20- Kimsenin şiddete başvurma hakkı yoktur,

21- Herkesin kendi acizliğinin ve muhteşemliğinin farkına varma hakkı vardır.

22- Herkes sonsuzluğa karşı gelme hakkı vardır.

23- Herkes anlama hakkına sahiptir.

24- Herkes hiçbir şey anlamama hakkına sahiptir.

25- Herkesin birden fazla milliyete tabi olma hakkı vardır.

26- Herkesin kendi doğum gününü kutlama ya da kutlamama hakkı vardır.

27- Herkes kendi adını hatırlamalıdır.

28- Herkes sahip olduklarını paylaşabilir.

29- Kimse sahip olmadığını paylaşamaz.

30- Herkesin erkek-kız kardeşi ve anne-babası olmasına hakkı vardır.

31- Herkes bağımsız olma yetisine sahiptir.

32- Herkes kendi özgürlüğünden sorumludur.

33- Herkesin ağlamaya hakkı vardır.

34- Herkesin yanlış anlaşılmaya hakkı vardır.

35- Kimsenin başka birisini suçlu göstermeye hakkı yoktur.

36- Herkesin kendine özel olma hakkı vardır.

37- Herkes hiçbir hakka sahip olmama hakkına sahiptir.

38- Herkesin korkusuz olmaya hakkı vardır.

39- Yenilme.

40- Kavgaya karşılık verme.

41- Teslim olma.

Olabildiğince ironik, hatta bir nisan şakası gibi. Nükleer tehditlerin, stratejik hesapların dünyasına ne söyleyebilir ya da birşey söylemeye sesi yeter mi bilmiyorum. Ama hiç sebep yokken gökyüzüne bakmak kadar, matematikle fizik arası kısa bir teneffüs kadar güzel Uzupis.

 


    İçeriği Paylaş

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.