Alkomet Denetleme Kurulu Başkanı Fikret İnce: Yaptığımız yardımlar sosyal sorumluluğumuzun gereğidir

Balkanlardan Haberler
İçeriği Paylaş

Bulgaristan’da ikinci en büyük Türk yatırımı olan Alkomet alüminyum fabrikasının ülkedeki yatırımları 63 milyon Euro’ya ulaştı. Geçtiğimiz yıl 280 milyon leva ciro gerçekleştiren şirket, 53 bin ton civarında üretim yaptı. Önümüzdeki 3 yıl içerisinde bu rakamı 100 bin tona çıkarmayı ve bununla da 500 milyon leva satış gerçekleştirmeyi hedefleyen Aklomet, sosyal alanda da yaptığı bağışlarla Şumen’in kalkınmasına büyük hizmeti oldu. Şehirdeki çocuklara, yaşlılara, hastanelere, kültüre ve spora yönelik yardımlarından dolayı Şumen Belediye Meclisi tarafından, oy birliği ile Alkomet Denetleme Kurulu Başkanı Fikret İnce’ye ‘Fahri Hemşehrilik Beratı’ verdi. Tecrübeli Türk iş adamı, Bulgaristan’daki yatırımları ve verilen ödül ile ilgili Zaman’­ın sorularını cevapladı.

Geçtiğimiz yıl sonunda Şumen Belediye Meclisi kararıyla Şumen’in ‘Fahri Hemşehri Beratı’ verildi. Bu adımla, Şumenliler, artık sizi kendilerinden biri olarak görüyor diyebilir miyiz?

Evet, aynen öyle. Ben 1998 yılında özelleştirmeden iki fabrika satın aldık. Biri bira fabrikasıydı ki, daha sonra bu hisseleri devrettim, diğeri Alkomet  idi, Alkomet’e bugün de devam ediyorum. Son 14 yılın büyük kısmını da Şumen’de geçiriyorum. Bu süre zarfında tabi zorluklarımız olmadı değil. Bu da insanların peşin hükümlerinden kaynaklandı. Her ülke vatandaşlarının birbirine karşı bir takım önyargıları var. Hem Türklerin Bulgaristan hakkında, hem de Bulgaristan’da yaşayanların Türkler hakkında önyargıları var. Bana verilen ‘Fahri Hemşehrilik Beratı’  bu önyargıların kırılması olarak görüyorum. Demek ki, bugün bir Türk, Şumen’de çok önemli yatırımlara imza atabiliyor. İnsanlar bunu gördüler. Belediye Meclisi’nin bizim hakkımızdaki bu kararı, şehrin kültür hayatına, sosyal hayatına Alkomet veya Türk iş adamı olarak yaptığımız katkıların bir sonucu olarak değerlendiriyorum.

Bu hayır yapma anlayışı nerden geliyor? Size, bunu neden yapıyorsunuz diye soranlar oluyor mu?

Evet, çok soruyorlar. Hatta ne fayda umuyorsun bundan diye soru yöneltiyorlar. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var, hayır hiç bir zaman bir karşılık beklemek için yapılmaz. Beklenerek yapılıyorsa bunun adına hayır denemez. Bu bir sosyal sorumluluk projesidir. Ben Türkiye’de Koç Holding’de çalışmaya başladım. Uygulama olarak ilk kez bu proje ile orada tanıştım. Bugün dünyada çok popüler olan ve olması gereken bir anlayıştır bu. Şumen’in havasını soluyoruz, onun suyunu içiyoruz. Dolayısıyla şehre karşı da bir sorumluluğumuz var. Her iş adamının yerine getirmesi gereken bir kavram bu.

Şu ana kadar yaptığınız yardımların hesabını tutuyor musunuz?

Tutmuyoruz, çünkü şirketin yaptığı yardımların yanında bir de benim aile kültüründen kaynaklanan şahsi yardımlarım var. Şirket olarak ilk yıllarda bağış olarak yılda 100 bin levadan başladık, bugün bu desteği 250 bin levaya kadar getirdik.

‘Veren el, alan elden üstündür’ diye bir söz var. Bu manada hayırseverliğin yaptığınız işe katkı sağladığını düşünüyor musunuz?

Bana bir katkı sağlasın diye yapmıyorum böyle bir şeyi, ama manevi olarak mutlu oluyorum. İnsan kendini manevi olarak kuvvetli hissederse birçok şeyi başarabilir diye düşünüyorum.

Küresel krizin Alkomet’e nasıl bir etkisi oldu?

Elbette kriz Alkomet’i de etkiledi. 2008’e kadar üretimimizi büyük bir hızla ilerlettik.  Avrupa’daki krizin başlamasıyla üretimimizde düşüş yaşandı, çünkü üretimimizin yüzde 90’ı Avrupa’ya ihracattan geçiyor. Dolayısıyla pazarımızda oluşan bir kriz bizi etkiledi, ama biz bunu daha 2007’de sezdik ve tedbirlerimizi almaya başladık. Ürün olarak kendi çeşitlendirmemizi yaptık ve hangi ürün ne kadar etkilenir diye hesaplamalarda bulunduk. 2008 senesinde yüzde 4-5 civarında bir düşüş yaşadık, ama 2009’dan itibaren tekrar ivme yukarı doğru çıkmaya başladı.

Bu yumuşak geçişi nasıl sağladınız?

Buna cevap olarak iki madde saymak mümkün. Bulgaristan krizi çok acı yaşadı ve iç pazarda olan satışımız yüzde 50 düştü, fakat Merkez Avrupa’da bu daralma yüzde 10-15’lerde seyrettiği için bizim ana piyasamız fazla etkilenmedi. İkincisi de ürün konseptimizle ilgilidir. Bizim ana ürünümüz gıda endüstrisinde kullanılan folyodur. İnsanlar kriz zamanında bir araba almaktan vazgeçebilir veya seyehat edecekse seyahatini erteleyebilir. Ama belirli bir refah seviyesine ulaşmış bir Avrupalı yiyecek ve içeceğinden vazgeçmiyor. Bu da bizim için bir avantaj oldu.

Türkiye’nin Bulgaristan’daki yatırımlarının potansiyelin çok altında olduğu yönünde her iki ülke devlet temsilcilerinin ortak bir görüşü var. Bu konuda yatırımları arttırma adına sizce neler yapılabilir?

Gerçekten Türk yatırımları Bulgaristan’da gerekenin çok altında. Bunda iki tarafın da hataları var. Mesela Türk tarafında nasıl bir hata var bunu ben kendim yaşadım. Alakası olmayan, kendini iş adamı olarak tanımlayan birçok kişi Bulgaristan’dan geldi geçti. Bunlar yanlış bir imaj oluşturdular. Bugün bu hata anlaşıldı ve hükümet ve Büyükelçiliğimiz gerçek yatırımcıları Bulgaristan’a çekmek için çok hassas davranıyor. Maalesef bu konuda zaman harcandı. İlk yıllarda iş adamı olarak çok sayıda Türk dolaşıyordu ve bu yatırımların yüzde 90’ı başarısızlıkla sonuçlandı. Dolayısıyla kötü bir imaj oluşturuldu. Yavaş yavaş bunun bugün aşılmaya başladığını görüyorum. Bulgaristan’da da Türk iş adamlarına karşı olan önyargı ayrı bir problem oluşturuyor. Bunun kırılması lazım. Bulgaristan’ın Türkiye’deki imajının da iyi olduğu söylenemez. Benim eskiden Koç teşkilatında iken çalıştığım iş arkadaşlarımla karşılaştığımda Bulgaristan’da iş yaptığımı söyleyince, daha olayı anlamadan bana bir acıma duygusuyla bakıyorlar. Demek ki, Türkiye’de de Bulgaristan imajı doğru değil. Bu karşılıklı önyargıların kırılmasından sonra durumun düzeleceğine inanıyorum.

Sizce Türk yatırımcılar yerli ekonominin hangi alanlardaki boşluklardan yararlanabilirler?

Bulgaristan büyük bir pazar değil tabi ki. Burada küçük ve orta ölçekli şirketlerin, ihracata yönelik ve emek ağırlıklı sanayilerin ülkede büyük gelecekleri olduğuna inanıyorum. Bulgaristan’ın vergi politikasında Türk iş adamları için büyük getiriler var. Hatta işsizliğin yüksek olduğu bazı bölgelerde 5 yıllık vergi muafiyeti var. Bulgaristan’da sanayi parkları kurulmaya başlandı. Burada da iş adamlarını en çok tedirgin eden bürokratik sorunlar kolayca hallediliyor. Ben 14 yıldan beri iş yapan bir sanayici olarak Bulgaristan’daki her belediye ve hükümetten destek gördüm. Kimse engel olmadı. Eminim ki, her gelen ciddi bir iş adamına da bu destek verilecektir. Bakın, biz işçilerin ilk önce maaşlarının zamanında ödenmesine çok dikkat ediyoruz. Kültürümüzde var olan alın teri kurumadan anlayışını burada uygulmaya özen gösteriyoruz. Ödeme zamanı geldi mi, başka şeylerden keserek paralarını yatırıyoruz. Ayrıca yemek ve yol masraflarını karşılıyoruz. Buraya gelen Türk yatırımcıların da bu kültürü yayacağına inanıyorum ve bundan her iki taraf da memnun kalacaktır.

Elde ettiğiniz başarının arkasında ne yatıyor?

İnsanın tek başına bir şeyi başarması çok zor. Bu yüzden bir takım ruhu gerekli. Alkomet olarak konuşurken ben her zaman aile kavramından bahsediyorum. Başta bu çalışanlara komik geliyordu, ama artık bunun şuuruna vardılar. Başarının en büyük etkenlerinden biri de kolektif çalışma ve takım ruhudur diyebilirim. Beynur Süleyman, Şumen


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.