Osmanlı’nın izlerini ortaya çıkarıyorlar

Balkanlardan Haberler
İçeriği Paylaş

Balkanlar’ın ilk “Osmanlı arkeologları” olan ve Saraybosna Müzesi’nde görev yapan Adnan Muftareviç ile Mirsad Avdiç, başta Bosna Hersek olmak üzere tüm Balkanlar’da, bugün izleri dahi kalmayan Osmanlı dönemine ait eserleri gün yüzüne çıkararak, ülkelerin tarihine önemli bir katkıda bulunuyor.

Osmanlı’nın dört asırdan fazla hüküm sürdüğü ve ardında yüzlerce eser bıraktığı Bosna Hersek’te, ülkenin 1878 yılında Berlin Anlaşması ile Osmanlı yönetiminden çıkmasının ardından Osmanlı’nın yaptırdığı çok sayıda cami, han, hamam ve medrese gibi eserlerin bir kısmı bu ülkede yönetimi devralan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı ve Yugoslavya döneminde yıkıldı ve üzeri toprakla örtüldü.

1419253191692

Sadece başkent Saraybosna’da, o dönemde yok edilen 10’dan fazla Osmanlı eseri, Saraybosna Müzesi’nde Osmanlı arkeologu olarak görev yapan Adnan Muftareviç ve Mirsad Avdiç’in başarılı çalışmaları sonucu yeniden toprak üzerine çıkarıldı. Bosna’nın “Osmanlı arkeologlar” bugüne dek yaptıkları kazılarda, 1463 yılındaFatih Sultan Mehmed’in şehrin fethedilmesi anısına Saraybosna’nın Beyaz Tabya mevkisinde yaptırdığı ve sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bahsi geçen “Ebu I’ Feth Mehmed Han Camisi”nin temellerinin yanı sıra yine Saraybosna’da 16. yüzyılda yaptırılan, ancak Avusturya-Macaristan döneminde yıkılan, Yugoslavya döneminde üzeri toprakla örtülen Bakır Baba Camisi ve hemen yanı başındaki mezarlık, medrese ve kütüphane de bulunuyor.

Kurdukları “1894 Arkeologlar Derneği” ile başta Bosna Hersek olmak üzere tüm Balkan coğrafyasında önemli çalışmalara imza atan arkeolog Adnan Muftareviç, bugüne dek yaptıkları kazılarda, geçmişte tamamen yok edilmiş birçok Osmanlı eserini yeniden gün yüzüne çıkardıklarını söyledi.

Bosna Hersek’in yanı sıra Karadağ’da da çalışmalar yürüttüklerini anlatan Muftareviç, gelecekte bu çalışmalarını daha geniş bir alanda yürütmeyi planladıklarını ifade etti.

Muftareviç, Türkiye’den de arkeoloji bilimi ile ilgilenenlerin çalışmalarına ilgi göstermesi halinde, hem Türkiye’de hem de Balkanlar’da beraberce kazılar yapılabileceğini ve Osmanlı’nın kaybolan eserlerini ortaya çıkaracaklarını belirtti.

Kazılarda en fazla cami ve mezarlığa rastladıklarını anlatan Muftareviç, bunun yanı sıra medrese, hamam, han, kale gibi Osmanlı eserleri de bulduklarını kaydetti.

Tarihi cami, silah deposu olarak kullanıldı

Muftareviç, Balkanlar’da, özellikle de Bosna Hersek’te 1878 yılından itibaren Osmanlı mimarisine karşı yıkım başlatıldığına dikkati çekerek, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde başlatılan yıkımın, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı ve komünist Yugoslavya döneminde de sürdüğünü ifade etti.

Yugoslavya döneminde üzeri toprakla örtülen, ancak eski yerinin hemen yanı başında Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde yenisi yapılan Saraybosna’daki Bakır Baba Camisi’nin avlusunda buldukları mezarlık, medrese, kütüphane ve sebillerin yaşanan yıkımın en büyük göstergesi olduğunu vurgulayan Muftareviç, “Bu cami 19. yüzyılda, Avusturya Macaristan İmparatorluğu döneminde ibadete kapatılmış ve silah deposu olarak kullanılmış. Sonraki yıllarda çıkan yangında cami tamamen yerle bir olmuş. Caminin hemen yanı başında bir medrese, kütüphane ve mezarlık bulunuyor. Tüm bunların üzeri, 1939 yılında toprakla kapatılıyor. Ancak çalışmalarımız sonucu bu alana şimdi cami yapıldı, mezarlık ve kütüphanenin temellerine ise ulaşıldı ” dedi.

İzleri kaybolan Osmanlı eserlerini bulurken tarihi belgelerden yararlandıklarını anlatan Muftareviç, bunun yanı sıra Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi sayesinde de Saraybosna’da bir cami bulduklarını söyledi.

Muftareviç, Saraybosna’daki Beyaz Tabya’da temellerine ulaştıkları Ebu I’ Feth Mehmed Han Camisi’nin tarihi belgelerde var olmadığını, sadece Seyahatname’de adının geçtiğini belirterek, yaptıkları kazılarda caminin temellerine ulaşarak “gerçeği gün yüzüne çıkardıklarını” kaydetti.

“Osmanlı arkeologları”, yaptıkları kazı çalışmalarında ayrıca, Uzun Hacı Mustafa Camisi (Saraybosna, 16. yüzyıl), Eski Cami (Breza, 17. yüzyıl), Kalın Hacı Ali Mektebi (Saraybosna, 16. yüzyıl), Hacı İsmail Mısri Medresesi (Saraybosna, 18. yüzyıl), Taşlıhan (Saraybosna, 16. yüzyıl), Konak (Bihaç, 19 yüzyıl), Firuz Bey Hamamı (Saraybosna, 16. yüzyıl), Beyaz Tabya (Saraybosna), Ostrovitsa (Kulen Vakuf), Sarı Tabya (Saraybosna), Tekke Mezarlığı (Kakanj), Bakır Baba Cami Mezarlığı (Saraybosna), Bar Mahalle Mezarlığı (Rojaye-Karadağ) ve Baruthane’nin (Saraybosna) de izlerine ulaşmayı başardı.

Kazılarda ortaya çıkardıkları eserlerin geleceğiyle ilgili kentin idarecilerinin karar verdiğini, kendilerinin sadece bu eserleri ortaya çıkarma yönünde görevleri olduğunu ifade eden Muftareviç, ”Ancak yasa gereği bulduğumuz bu eserlerin üzerine başka bir şey yapılması mümkün değildir. Eski haline getirilmesi ise kentin idarecilerinin takdirindedir” diye konuştu.

Osmanlı Arkeolojisi

Muftareviç ayrıca, Osmanlı Arkeolojisi’nin de arkeolojinin bir alt bilimi olarak kabul edilmesi için yoğun çaba harcadıklarını belirterek, “toprağın altındaki her şeyin arkeolojinin ilgi alanına girdiğini ve bu nedenle Osmanlı Arkeolojisi’nin de bir bilim olarak kabul edilmesi gerektiğini” söyledi.

Osmanlı Arkeolojisi’nin bilim olarak kabul edilmesi yolunda Bosna Hersek’te önemli yol kat ettiklerini kaydeden Muftareviç, kazı çalışmalarının sürdüğü Bakır Baba Camisi’nin avlusunda yer alan mezarlık, medrese ve kütüphanenin bulunduğu alanın “arkeolojik park” olarak kabul edildiğini ifade etti.

Muftareviç, kazı çalışmalarının bazılarını dernek olarak kendilerinin, bazılarını ise Saraybosna Müzesi’nin finanse edildiğini belirterek, Türkiye’nin arkeolojik kazılarak destek olmadığını, sadece restorasyon kısmında destek olduğunu söyledi.

Kazı çalışmalarında maddi imkansızlıklar nedeniyle sorun yaşadıklarını anlatan Muftareviç, “Mesela mezarlığı ilk bulduğumuzda önce işçileri motive ediyoruz. Paramız bitmeden işi bitirelim, diyoruz. Kimi zaman ise bazı belediyeler bizi finanse ediyor ve şehirlerinde arkeolojik çalışmalar yapıyoruz. Ama bunlar çok küçük paralar” şeklinde konuştu.

Muftareviç, ilerleyen dönemde içerisinde Osmanlı eserlerinin, belgelerin, kazı çalışmalarına ait verilerin bulunacağı bir “Osmanlı Arkeoloji Merkezi” kurmayı amaçladıklarını kaydederek, konuyla ilgili araştırma yapmak isteyenlerin bu merkeze gelip burada çalışma yapabileceğini sözlerine ekledi.

Eğitimini Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde 1999 yılında tamamlayan Muftareviç ile Saraybosna Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu Avdiç, 2001 yılında Saraybosna Müzesi’nde çalışmaya başladı. Bosna Hersek ve Balkanlar’da arkeologların genelde Osmanlı öncesi dönemlere ait kazılar yaptıklarını gören ikili, bölgede 500 yıl kalan ve inşa ettiği eserlerin önemli kısmı yok edilen Osmanlı’nın kaybolan eserleriyle ilgilenilmemesini büyük bir eksiklik olarak görerek bu alana eğildi.

Muftareviç ve Avdiç, bunun üzerine 2005 yılından itibaren sadece Osmanlı’ya ait yok edilen eserler üzerine arkeolojik kazı çalışmalar yapıyor.

Sabah


İçeriği Paylaş