GERB’İN Demokrasiyi Hedef Alan Şeytani Planı

Balkanlardan Haberler
İçeriği Paylaş

Son aylarda anketlerden çıkan sonuçları ve daha önceki tahmin deneyimlerine dayanarak, yapılan dikkatli bir analizde, üç şey ortaya çıkıyor:

             iki “büyük” siyasi parti olarak GERB ve BSP, tek başına iktidar olmaya güçleri bulunmuyor;

•             seçimlerde en çok oy bakımından, BSP ve GERB’in şansları eşit;

•             bu bakımdan, yeni iktidarın koalisyon olmasının yanı sıra, hükümetin formülü iki en büyük parti tarafından belirlenmeyecek, Meclis’e girmeyi başaran diğer partiler tarafından belirlenecek.

Siyasi ve sosyal alanda gelişen süreçte de görüldüğü gibi, GERB’in son aylardaki siyasi duruşunu çözmek adına, bu sonuçlar büyük bir önem taşıyor.

Bir dönem daha iktidar hedefliyorsa, GERB’in önündeki en büyük sorun, sadece seçmenler arasında kendi reytingini yükseltmekten ibaret değil, Parlamento’da yer alacak olan diğer siyasi oluşumların sayısı ve onların siyasi tutumundan da ibaret.

Bu mantıktan ileri çıkarak, son aylarda Bulgaristan siyasetinde neler yaşandığını bir analiz edelim ve GERB’in ikinci dönem iktidar olmak için, Parlamento’da yer alacak olan diğer siyasi oluşumların sayısına ve onların siyasi tutumuna yönelik, eylemde bulunup bulunmadığı sorusuna bir cevap bulalım.

Bu sorunun cevabı, ülkedeki siyasi mozaiğinin iyi tanınmasında saklı:

•             parlamentoda ve parlamento dışında bulunan siyasi güçlerin dağılımı ve aralarındaki ilişkilerden ileri çıkarak, GERB ile koalisyon kurma olasılıkları;

Bu geliştirdiğimiz tez açısından, GERB ve BSP sonra gelen en önemli siyasi oluşumların durumu bu şekilde gözüküyor:

SAĞ PARTİLERİ. GELİŞEN SÜREÇ

“Otantik sağı belirleyen iki siyasi parti bulunuyor – SDS ve DSB.

GERB’in ilk iktidara geldiği zaman, hükümeti destekleyen bir role girseler de, çeşitli unsurlar sonucu, daha sonra kesin olarak desteklemekten vazgeçtiler. Hatta daha fazlası, GERB ile seçmen konusunda rekabete girmek ve Meclis’te siyasi varlıklarını arttırmak için, bir aralar bu sağ partileri seçimlere tek bir çatı altında girmek adına, siyasi iradede bulundular. Bu tabi ki, gelecek hükümetin güçlü bir siyasi rakip ile kurulacağını, bağımlığın artacağını ve bu durumun hiç de kolay olmayacağı anlamına geliyor.

Bu yüzden iktidarın verdiği güç de kullanılarak, iktidar partisi SDS’nin yönetimini ele geçirdi ve GERB’in uzaktan kumanda ile yönettiği, bir uydu haline getirdi. Bu şekilde iki farklı etki yaratıldı:

•             birinci etki, otantik sağ partilerinin, Meclis’te yer alma olasılığı oldukça düştü;

•             ikinci etki, bağımlı hale gelen bu siyasi partinin, yine de parlamentoya girme olasılığı bulunuyor ve GERB’ten giden oyların bir bölümü, bu partiye gelebilir ve böylelikle iktidar oy kaybını azaltabilir.

Bu iki partinin yanı sıra, buraya dünya çapında siyasi bukalemunluğun nasıl yapıldığına dair bir örnek olan, nispeten yeni bir parti konumundaki RZS’yi eklemekte mümkün. Bu tür siyasi partilerin tek bir amacı var, ne pahasına olursa olsun – İKTİDAR ve PARA. Bunu yaparken de kullanılan araçlar belli: Agresif ve atak bir şekilde rakibe saldırmak. Felsefelerinde prensipler bulunmuyor ve iktidarda hangi parti yer alırsa alsın, bunları “siyasi bir fahişe” gibi kiralayabilir. İktidarın ilk iki yılında, onlara karşı verilen savaşın “amiral gemisi” rolünü üstlenseler de(ve zaten bu yüzden, neredeyse paramparça oldular), ardından gelen iki yılda, iktidarın en çirkin ikinci yüzü rolüne büründüler. Simdi ise iktidar RZS’nin potansiyelini arttırmaya çalışıyor ve bu yüzden de GERB’in diktesi altında YAREŞKİ koalisyonu kuruldu.

Şimdiye kadar önümüze çıkan tabloda, paramparça olan sağ partilerini ve SDS ile RZS’yi kapsayan uydu konumundaki sağ partilerini gördük. Tabi ki bu son iki partinin kimlikleri bulunmayacak ve gelecekte GERB’in koltuk değnekleri rolünü alacaklar.

AŞIRI MİLLİYETÇİ PARTİLER. GELİŞEN SÜREÇ

Aşırı milliyetçi partilerini göz önüne getirdiğimizde, ilk hatırladıklarımız ATAKA ve VMRO.

Genel ve tanım olarak, bu parti liderleri ve onların örgütleri, herhalde psikolojiden ileri gelerek, benzer kişileri ve benzer siyasi oluşumları hazmedemiyor. Bu sadece kaçınılmaz olan ortak yaşam durumlarında meydana görülebiliyor, örnek olarak hemen aklımıza iktidarın ilk yılı geliyor, ancak “çıkar evliliği” gerilimin birikmesiyle son buluyor.

Tabi ki bu muhalefetin parametreleri, ATAKA Meclis Grubunda ve teşkilatlarında yaşanan bölünmeler ve VMRO’nun elinden alınan, Plovdiv Belediye Başkanlığından da ileri geliyor.

MECLİS DIŞINDA BULUNAN PARTİLER

Burada iki ana unsur olarak, Miglena Kuneva’nın “Bulgaristan Vatandaşlarındır” ve Slavi Binev’in GORD oluşumları geliyor. Bu iki oluşumun medya ambargosu altında bulunduğu ve bununla birlikte, özellikle “Bulgaristan Vatandaşlarındır” formasyonuna, daha sonra dikte edilmiş rolünü oynamaları açısından, köstebeklerin yerleştirildiği sızan bilgiler arasında. İktidarın bu konuda, en yakın zamanda göreceğimiz çok yedek hamlesi bulunuyor.

MERKEZ PARTİLERİ. GELİŞEN SÜREÇ

Burada en önemli parti konumunda Hak ve Özgürlükler Hareketi bulunuyor.  Şimdiye kadar görüldüğü gibi, iktidar kendisini sigortalatmak için, tüm muhalefet güçlerini ya içten esir almış veya güçsüzleştirmiş. GERB Kasim Dal’ı uzaktan kullanarak, HÖH’te bir iç saldırıya geçti ve oyunun temelinde, Dal ile ilişkili birkaç motivasyon süreci bulunuyor:

•             siyasi şantajdan başlayarak, klasik bir düzende yemlemeye geçilmesi;

•             Kasim Dal’ın iktidara olan aşırı hırsını, önceden yapılan değerlendirilmede Başbakan tarafından bilinmesi ve Bulgaristan dışında bulunan unsurları harekete geçirmesi.

HÖH’ün bütünlüğüne karşı yapılan saldırı, çok önceden düşünülen bir hareket çünkü:

•             bu çeşit bir saldırı, çok kolay bir şekilde etnik oylamaya yol açabilir ve bunun özelliği, elektronik medyaların yardımıyla da, maksimum bir sonuç elde etmek için, minimum bir çaba göstermek(mesela hemen “yurtseverler”, “mafya” HÖH’ün parçalanmasında GERB’in gösterdiği büyük çabayı görecekler);

•             sabit seçmenin güvensizleştirmek için en uygun formül, içten gelecek olan saldırı(ve burada rüşvetçi Kasim Dal ortaya çıkyor);

•             seçmenin profili göz önüne alındığında ve HÖH’ün nedensel doğası ile birleştirildiğinde, HÖH’ün batırılması açısından, en uygun yöntem moral tezinin kullanılması(burada da ajanlık tezi ortaya çıkıyor);

•             Totaliter rejim döneminden bu yana, diktatörlerin önünde sergilediği dik ve güçlü duruşunu zedelemek için, medyalar tarafından planlı bir şekilde, oldukça olumsuz bir imaj yaratılan Ahmed Doğan, saldırının ana hedefi ve en uygun yüzü.

Kasim Dal planının başarıya ulaşmasındaki test, 2011 yılı Yerel seçimleriydi. Bulgaristan hükümetinin Kasim Dal’a sağladığı olağanüstü desteye rağmen, beklenenin aksine, HÖH’ü yok planı büyük bir fiyaskoya uğradı.

Bu gerçeklerden ileri çıkarak ve anketlerden çıkan sonuçlarda, HÖH’ün giderek artan önemli bir rolü üstleneceği unsurlarından dolayı, iktidarı ne pahasına olursa olsun koruması adına ve HÖH’ün batırılması için, GERB çok aşırı ve çaresiz girişimlere yöneldi.

Ahmed Doğan’a yapılan suikast, gizli servislerin bir senaryosu ve uyuşturucu bağımlısı bir suçlu olan saldırganın, bitmek bilmeyen kahramanlaştırılma çabaları bunu gösteriyor. Son yazdığı mektup, gizli servislerin diktesi altında yazılmış ve bunun amacı, halkın önünde suikastçıyı yüceltmek ve planlı bir şekilde HÖH karşıtlı duygular yaratmak.

HÖH’ün doğası ele alınan bir analiz yapıldığında, birkaç önemli sonucu ortaya çıkarıyor:

•             Kasim Dal başarısızlığından sonra, diktatör rejimi iktidarını korumak için, daha da umutsuz bir girişime başvuruyor;

•             Suikast korku yaratmayı ve HÖH liderinin öldürülmesini amaçlıyor, çünkü HÖH’ün yok edilmesinde, Ahmed Doğan aşılamaz bir engel konumunda yer alıyor ve böyle dik duruş sergileyen herkesin başına, ne gelebileceği yönünde gözdağı veriyor;

•             suikastçı Türkler arasından seçilmiş ve bu şekilde medyaların da girişimleriyle, etnik kökeni Türk olan vatandaşlara, Ahmed Doğan’ın aksine, toplum tarafından “kabul edilen” Oktay’a, özenmeleri konusunda yönlendiriyor. Demek biri toplum tarafından örnek gösterilen, diğeri ise kınanması gereken bir Türk. Bu teze, saldırganın Türk olduğu için, bu HÖH’ün bir iç problemi formülü getirilmesinde, medyalar tabi ki nasıl bir sonucun doğurabileceği hesabını yapamadılar. Pratikte bu, ülkenin siyasi hayatında, tüm vatandaşların eşitliğini kabul eden ve tüm etnik grupların gelişimi için vizyon sağlayan, HÖH’ten başka bir parti bulunmadığını gösteriyor. Bu modelden değişik olarak, HÖH’ün çalışma şekli ve yapısı, Bulgaristan toplumunun multietnik kökenini göz önünde bulunduruyor. Çok uzun bir zamanda değil, ileride bir gün bu laikiyle değerlendirilecek;

•             Suikastın ana amacı ne pahası olursa olsun, toplumda etnik gerginliklerin yaratılması ve bu durum GERB tarafından kullanılarak, oy olarak geri dönmesi. Bu yüzden iktidar dur durak bilmeden, suçlu Oktay’a “Bulgaristan ideallerinin uğruna, hayatını tehlikeye atan mağdur” medya imajı yaratmaya çalışıyor.

HÖH’ü yok etme senaryoları konusunda, çok şey yazılabilir, ancak iktidarda kalmak adına, GERB de dâhil, hiçbir partinin, ülke çıkarlarını tehlikeye atmaya hakkı bulunmuyor. Çünkü bu senaryo başarıya ulaşmış olsaydı, HÖH seçmenlerinden çoğu, kendini korumak için, ülke içinde bulunmayan siyasi güçlerin etkisi altında kalacaktı. Bunlar hem dini hem de siyasi eksenler olabilirdi. Ve bu korumanın ne ölçüde samimi olacağı da, pek belli değil. Çünkü vatandaşların eşitliğini ilgilendiren, iktidarın bu ikiyüzlü tutumu, kilometrelerce uzaklıktan parlıyor.

Buraya kadar yazılanlardan da görüldüğü gibi, 2013 Parlamento seçimleri öncesi, ülkedeki siyasi süreç, iktidar partisinin liderine de bağlı olarak, çok iğrenç bir döneme giriyor. Seçimler öncesi önümüzdeki birkaç ay, siyasi sistemin istikrarı açısından ve demokrasinin temelleri bakımından, büyük bir önem taşıyor. Çünkü toplumun onlara karşı güvenini yitirdiklerini gördüklerinde ve seçmen GERB’in doğal şeklinden gittikçe uzaklaştığı zaman, iktidar kendi karakterinden uzaklaşamayacak ve toplumun temellerini büyük bir acımasız teste tabi tutulacak.

Bu bağlamda, yukarıdaki sonuçlardan da ileri çıkarak, kendini Bulgaristan’ın üstünde görerek, demokrasinin acımasız bir totaliter rejim tarafından, ayaklar altına alındığını görüyoruz.

Fakat sonunda her şey Bulgaristan vatandaşlarının elinde olacak ve onlar bu büyük tehlikenin farkına vararak, elinden alınan ülkelerini ve HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ tekrar geri kazanmaları gerekecek.

Haber.bg


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.