Dr. İsmail Cambazov: “Nüvvab, sihirli bir kelime. Ne ile büyüledin bizi!”

Balkanlardan Haberler
İçeriği Paylaş

Sayın Cambazov, aydın kişiliğinizle Bulgaristan’daki Türklerin tarihinde önemli bir şahsiyet olarak yerinizi aldınız. Azınlık olan bir toplumun gazetecisi yazarı oldunuz. Bunun yanı sıra çalışmalarınızın büyük bir kısmını komünizm dönemininde yürüttüğünüzü de eklersek sizin için hiç kolay olmadığı tahmin edilebilir. Yaşam ve çalışma yolculuğunuzu elbette bir sohbete sığdıramayız, ama baştan çocukluk yıllarınızdan ve ilk tahsilinizden başlayalım.

Halaşdere’den Medresetü’n- Nüvvab’a giden yol

Rodoplar’ın Ardino belediyesine bağlı eskiden Halaşdere adını taşıyan Brezen köyünde doğdum. İlk okulu doğduğum köyde bitirdim, bitirdim diyorum ama bitiremedim çünkü II. Dünya savaşı arefesindeki gergin yıllara denk geldi. Belediyeler çeşitli nedenlerden dolayı özel Türk okullarını kapatıyorlardı, hocalarımızı askere alıyorlardı, ders yılı yarı yarıya boş geçiyordu. О vakit zaten dört dörtlük bir eğitim yılı yoktu.Aslında ders yılı 1 Eylül’de başlıyordu ancak biz köylü çocukları, analarımıza babalarımıza yardım etmek çin hayvanları çayırda bayırda otlattığımzdan dolayı ders yılına Ekim’de yahut Kasım’da başlıyorduk . Mart ayında 60 kişilik okulda 18-20 talebe kalıyordu. Buna rağmen o zaman bizim hocalarımız çok gayretliydi. Bize herşeyden evvela en gerekli bilgileri, okuma yazmayı öğrettiler. Bizde bilime karşı sevgi, saygı uyandırdılar.İlk okuldan aldığımız hızla devam ettik üniversiteleri bitirdik, doktoramızı yaptık, ancak temel ilk okulda atıldı.

Şumen’deki Nüvvab okuluna yazılıyorsunuz sizi oraya yönlendiren etkenler nelerdir? Biraz Nüvvab okulundan, medrese eğitiminden, Nüvvab yıllarınızdan bahsedermisiniz, komünizmin iktidara geldiği ilk yıllarda devletin okula karşı tutumu nasıldı?

Benim gençliğimde, II.Dünya savaşı arefesinde ve II. Dünya savaşından 1948 yılına kadar Türkler için lise dengi orta tahsil almak için tek Nüvvab okulu vardı. 1936 yılında devleti koruma yasası kabul edildi. Yahudilere karşı olan bu yasaya göre devlet okullarına azınlıklar alınmıyordu. Azınlık çocukları özel Türk okullarında okuyorlardı ki ordan aldıkları diplomalar da devlet tarafından tanınmıyordu. Onun için ben ister istemez 1941 yılında Kırcali’de Rüşdiye’yi bitirdim. 20 bin kişilik bir bölgeden Rüşdiye bitiren bir tek ben oldum. O da Kırcali’de Müftü katibi olan ağabeyimin beni yanına almasıyla ve okutmasıyla mümkün oldu. O zamanlar yani bizim zamanımızda en büyük okuma Rüşdiye’ye kadar gidiyordu. Rüşdiye dediğimiz 3 yıllık okul kaza , ilçe merkezlerinde vardı.1945 yılında eylül devrimi oldu, komünistler vatan cephesi iktidara geldi herkes demokrasi, beraberlik birlik diye bahsediyor, ben bunu fırsat görüp Kırcali’ye Bulgar lisesine müracat ettim. Müdür malesef faşist kanunlar henüz kaldırılmadı dedi. Sonra düşündüler taşındılar beni o zamanda Türklerin tek okuyabileceği okula Şumen’deki Medrese’tül Nüvvab’a gönderdiler. Pek tabii bu benim bir aydın olarak gelişme yolumu değiştirdi.

“Medresetü’n- Nüvvab” adlı eserinizde:

Nüvvab, sihirli bir kelime. Ne ile büyüledin bizi! Bütün fakirliğimize, sefaletimize, içinde yaşadığmız çok ilkel koşullara rağmen, nasıl kanat taktın bize ki dört yıl hiç yere basmadan uçtuk durduk gökyüzünde. Alçak yüksek bu kadar okul bitirdim, yüzlerce profesörden, akademisyenden ders dinledim, dünyanın beş kıtasından dördünde bir çok ülkeleri gezdim. Ancak Nüvvab\’ın bu sihirli sırrını çözemedim. Bu kelime beni hala ilk günkü gibi mest ediyor. Söylenişini her işittiğimde kalbim şöyle bir titriyor, içim heyecan ile doluyor. Belki gözümün ilk defa Nüvvab\’ta açıldığı için böyle oluyor..

Sihirli sırını neye bağlıyorsunuz, geriye baktığınızda Nüvvab okulunun hayatınızdaki ve Bulgaristan Türklerinin tarihindeki önemi nedir? Nüvvab’ta yetişen aydınlar kimlerdir?

Nüvvab okulu kendisine özgü bir okul, öyle ki böyle bir okul ne Türkiye’de ne Balkanlar’da vardı. Sadece Şumen’de. Bunu kuranlar çok akıllı bir program hazırlamışlar. Nüvvab okulu aslında medrese sözde imam hatip okulu ama bugünkü imam hatiplerden çok daha üstün, çok daha fonksiyonlu bir okuldu.Herşeyden evvela Bulgar liselerinde okunan dersleri okuyorduk, bunlardan fazlası pedagoji dersleri de alıyorduk. Çünkü Nüvvab okulu sadece imam hatip, müftü hazırlamıyor özel Türk okullarına öğretmen hazırlıyordu. Zaten Nüvvabı bitiren yüzde 90’ı öğretmen oluyordu. Biz yeni sistemin verdiği heyecanla başladık okumaya. Nüvvab’ta okumak isteyen bütün sefalete yoksulluğa binayen okumak yükselmek isteyen gençler gidiyordu. Bütün memleketten gelenler ilme susamış yetenekli gençlerdi. Öğretmenlerimiz de çok hazırlıklıydı, dallarında uzmandı.Biz yalın ayak takunya ile gezerdik ama gökyüzünde uçuyorduk. Yerdeki zavallılğın farkında değildik. Şimdi olduğu gibi yemekhane yok, kahvaltı yok.Bir odada 4-5 kişi yerde hasırda yatıyorduk. Nüvvab’ta hocalar bir kere bizi kanatlandırdılar. Biz geleceğin yöneticileri, biz geleceğin aydınları olacağız diye büyük emek peşinden koşuyorduk. Bu sebeplerden dolayı Nüvvab çok iyi kalifiyeli sınıflar yetiştirdi. Bu bakımdan Nüvvab Bulgaristan Türk kültürünün tarihinde merkezi önem taşımıştır.

http://www.chinarweb.com


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.