Bir Mübadele Köyünün Kuruluş Hikayesi

Özel Dosyalar Volkan Şenel
İçeriği Paylaş

Volkan ŞENEL

Tarihçi
Lozan Barış Antlaşması ve Mübadele

I. Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkan ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya, savaşta yenilen Almanya’ya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na ve Osmanlı Devleti’ne ağır koşullar içeren barış antlaşmaları önermişlerdi. Yenik devletlerden ilk ikisi 1919’da bu antlaşmaları imzalamak zorunda kalmış, Osmanlı Devleti de 1920’de Sevr Antlaşması’na boyun eğmişti. Ama Sevr antlaşmasının öngördüğü düzen Kurtuluş Savaşı’yla altüst oldu ve Anadolu’da güçlü bir Türk devleti doğdu.

Bu değişen koşullar karşısında galip devletler(1) Mudanya Görüşmeleri sırasında alınan kararlar gereğince, Türk barış antlaşmasının Lozan’da toplanacak konferansta görüşülmesini kabul etti. 27 Ekim 1922 tarihinde de İstanbul Hükümeti’yle birlikte TBMM Hükümeti konferansa çağrıldı. Bunun üzerine TBMM 1 Kasım 1922’de aldığı bir kararla saltanatı kaldırarak, Lozan’da yapılacak antlaşmada Türkiye’yi tek başına temsil etme hakkını kazanmış oldu.
Lozan Konferansı’na gönderilecek heyet ve başkanı, yapılacak müzakerelerin değeri bakımından hayati önem taşıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde önemli bir başarı sağlayan İsmet Paşa’nın heyet başkanlığına seçilmesini istiyordu (2). TBMM 3 Kasım 1922 tarihinde yaptığı oturumda Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’yı (Heyet Başkanı), Maliye Bakanı Hasan (Saka) Bey’i ve Sağlık Bakanı Rıza Nur Bey’i yapılacak barış konferansına katılmak üzere delege olarak seçti.

Konferans, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde başladı. Konferansın ana konuları; sınırlar, kapitülasyon, boğazlar, azınlıklar, Osmanlı Devleti’nin borçları olarak saptanmıştı. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere galip devletlerin Sevr Antlaşması’nın koşullarını biraz hafifleterek Türkiye’ye kabul ettirmeye çalışmaları nedeniyle oturumlar sert tartışmalarla geçti. Özellikle İngiltere’nin ödün vermeyen tutumu yüzünden konferans çıkmaza girdi ve görüşmeler 4 Şubat 1923’te kesildi. Yoğun diplomatik çabalar sonucunda taraflar 23 Nisan 1923’te yeniden bir araya geldi. Bu kez İngiltere’nin tutumu daha yumuşamıştı. Nitekim görüşmeler olumlu sonuçlandı ve üzerinde anlaşmaya varılan metin 24 Temmuz 1923’te imzalandı (3).

Beş bölümde toplanmış 143 maddeden oluşan barış antlaşmasının birde ekleri bulunmaktaydı. Bu ekler içerisindeki dikkat çekici maddelerden biride Türk ve Rum ahalinin değiştirilmesi sözleşmesiydi.
Sözleşmeye göre; 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren, Türkiye topraklarında yerleşik Rum Ortodoks dininde bulunan Türk tebaası ile Yunan topraklarında yerleşik, Müslüman dininde olan Yunan tebaası zorunlu olarak değiştirilmeye (mübadele) (4) tabi tutulacaktı(5). Ancak yine bu sözleşmenin 2. maddesine göre ise; İstanbul’da bulunan Rumlar ve Batı Trakya’da bulunan Müslümanlar etabli (yerleşik) sayılarak (6) değişim dışında bırakılacaklardı. Yani, son derece açık olan anlaşma hükmüne göre Batı Trakya’nın her hangi bir bölgesinde bulunan Müslüman-Türk köyleri kesinlikle mübadele kapsamı içerisine alınmayacaktı. Ama öyle olmamıştır.
Yunanlılar, yapılan anlaşmada net olarak belirtilmesine rağmen uyanık davranarak -aynı zamanda anlaşma kurallarını çiğneyerek- 20’ye yakın Türk köyünü mübadeleye tabi tutmuşlardır. Bu köylerin büyük bir kısmı ise Drama sınırları içerisinde bulunmaktaydı. Dolayısıyla, burada akla şu soru gelebilir: ”Peki niçin, Yunanlılar Drama havalisindeki birçok köyü mübadele kapsamı içerisine almak istemişlerdi?” Bu sorunun üç önemli cevabı vardır:

1-) Murad Hüdavendigar döneminde Lala Şahin Bey tarafından ele geçirilen Drama’nın (1373) (7) stratejik açıdan son derece önemli bir konuma sahip olması

2-) Mübadele kapsamı içerisine alınan köylerin Müslüman-Türk ahalinin yoğun olarak yaşadığı önemli köyler olması

3-) Bu bölgelerdeki Türk çetelerin varlığı

Bu köylerin bazılarının mübadeleden önceki etnik yapılarına bakmak herhalde konuyu daha da iyi aydınlatacaktır.

Nüfusu

Eski Adı Şimdiki Adı Türk Yunan

Kozluköy (Kozluca) Karyafiton 713 —

Meşeli (Meşelli) Kolenaro 112 —

Mahmudlu (Mamatlı) Dafnona 663 —

Malgrit Margarıti 551 —

Horozlu (Cebelhorozlu) Kostanitis 374 —

Hüseyinköy İonika 871 —

Kurdalan Likod ro mion 396 149

Gabrov (Gabrova) Kalitea 167 —

Suyalısı —- 185 —

Saltıklı —- 252 —

Çakırlı —- 289 —

Korular (Kurlar) Kumnina 1221 —

Arpacık Kastanoton 81 —

Demirtaş Sidiropetra 94 —

Hocalar Stavrohori 88 —

Ada Livera 762 —

Yeniköy Nehorio 173 329

Bu iki önemli noktadan da anlaşılacağı üzere Türkler açısında Drama’nın önemi büyüktür. Bu tarihsel gerçeğin bir de kültürel yönü vardır. Örfü, adeti, geleneği ve göreneğiyle de Türk kokan Drama her dönem önemli bir merkez olma özelliğini korumuştur. Hatta o günlerden günümüze ulaşan o meşhur Drama türküsü hala birçoğumuzun dudaklarındadır:

“Drama köprüsü Hasan, dardır geçilmez

Soğuktur suları Hasan, bir tas içilmez

Anadan geçilir Hasan, yardan geçilmez

At martini de bre Hasan, dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan, dostlar dinlesin

Mezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın

Adam öldürmeyi Hasan, oyun mu sandın

Drama mahpusunu Hasan, evin mi sandın

At martini de bre Hasan, dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan, dostlar inlesin”
Yukarıda da görüleceği üzere, Drama’nın Kozluca(8) Köyü(9) de Batı Trakya Bölgesi sınırları içerisinde olmasına rağmen mübadeleye tabi tutulmuş olan köylerdendir.
Mübadeleye tabi tutulacak köylerin isimlerinin netleşmesiyle birlikte, Drama ve havalisinde büyük bir hareketlilik yaşanmaya başlanmıştır. Zira, bu bölgede yaşayan halk atalarının Anadolu’dan göçmen olarak geldiklerini biliyor ve o toprakları merak ediyorlardı.
1924 Mart’ının son günlerinde(10) Hüseyinköy Tren İstasyonu’nda toplanan mübadiller, trene bindirilerek Türkiye’ye doğru yola çıkarılmışlardır. Edirne’nin Uzunköprü kazasına kadar süren yolculuk, burada başka bir trene binilmesiyle devam etmiş ve İstanbul Sirkeci Garı’nda sona ermiştir. Sirkeci’de(11) bir müddet bekletilen mübadiller, daha sonra Denizcilik İşletmeleri’ne ait Karabiga adlı bir vapura bindirilerek İzmit’e getirilmişlerdir. İzmit’e getirilen Mübadiller, mübadele şartları gereği İzmit’ten Yunanistan’a gönderilmiş olan göçmenlerin boşalan evlerine yerleştirilmişlerdir.
İzmit İskân Müdürlüğü tarafından Samsun’a gönderilmeleri düşünülen Mübadiller, -öne sürdükleri bazı mazeretler(12) nedeniyle- eskiden Ermenilerin yaşamış olduğu fakat zamanla boşalmış olan Akmeşe’ye (Armaş) yerleştirilmişlerdir. Mübadillerin Akmeşe’ye yerleştirilmesinde, topluluğun ileri gelenlerinden birisi olan Ali Ağa’nın önemli bir etkisi olmuştur(13).
Akmeşe’ye iskân edilen mübadiller, hazır ev bulunmaması nedeniyle bir süre çadırlarda yaşamak zorunda kalmışlardır. Mübadillerin içerisinde bulunan Kozluca, Meşeli ve Horozlu köylüleri Akmeşe’yi beğenmemeleri ve çeşitli problemler nedeniyle birkaç ay sonra, eski bir Rum yerleşimi olan Yeniköy’e gitmek istemişlerdir. İzmit İskan Müdürlüğü’nün ilk etapta sıcak bakmadığı bu istek, daha sonra Kozluca Köyü mübadillerinin ileri gelenlerinden birisi olan Tütüncü Hacı Hasan Bey’in girişimleriyle yetkililere kabul ettirilmiş, bunun sonucunda da Mübadiller Yeniköy’e geçmişlerdir.

Yeniköy Hakkında

Osmanlı döneminde Rum reayanın yaşadığını bir köy olan Yeniköy’ün (Karye-i Cedit), kuruluş tarihiyle ilgili elimizde net bilgiler bulunmamaktadır. 16. yüzyılda kurulmuş olabileceğini düşündüğümüz Yeniköy’ün, kuruluşuyla ilgili bilinen üç görüş vardır.

1.) III.Murat döneminde (1574-1595) gerçekleştirilmesi düşünülen İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü’nün birleştirilme Projesi(14) kapsamında İzmit’e getirilen 30.000 yakın usta, amele ve ırgat içerisinde bulunan Rumların , kanal projesinin iptaliyle bu bölgeye iskan edilmeleriyle kurulduğu

2.) Şah Abbas ve Nadir Şah devirlerinde İzmit’e gelerek yerleşen Ermenilerin kurduğu Akmeşe (Armaş), Bahçecik (Bardızağ), Yuvacık ve Aslanbey gibi yerleşmelerle aynı dönemde durulduğu

3.) Nikomedia’dan gelen aileler tarafından kurulduğu, düşüncesidir.

Şahsi kanaatimize göre ise, Yeniköy’ün kuruluş tarihi yukarıda belirtilen birinci ve ikinci görüşlerden daha önceki bir dönemde gerçekleşmiş olmalıdır. Zira İzmit bölgesinde yaşayan Rumların tarihi geçmişi, Ermenilerden daha eskidir. Hatta bu düşüncemizi destekleyen birde kaynak vardır.

18. yüzyılda bu bölgeyi ziyaret etmiş olan Seyyah Charles de Peyssonel, Yeniköy’le ilgili şu bilgileri vermektedir: “İzmit’e varışımın ertesi günü, gün doğumundan iki saat önce kalkıp Papas Theodoros ile bir tekneye bindik ve bir dağa yaslanmış, denizden yarım fersah uzaklıktaki Neocorio’ya (Yeniköy) geçtik(15). Ağaçlar ve çitlerle çevrili çayırlıklar ve ekili tarlaların ikiye ayırdığı yaylayı yaya geçerek oraya vardık. Toprak oldukça yağlı ve killi, dolayısıyla yağmur yağdığı için yürümekte oldukça zorlandık. Karamürsel’den itibaren körfezin tüm güney kıyısı boyunca uzanan ve bana İran’a kadar gittiği söylenen Sultan Murat tarafından yaptırılmış ve Bağdat’a giden birlikler nedeniyle yeni tamir edilmiş taş bir yol bulunmakta.

Neocorio Köyü, daha rahat yaşayabilmek için buraya taşınmış Nikomedia’lı Rum aileleri ile göze çarpıyor. Kilisesi İzmit’teki kiliseden daha büyük tanınmış…”(16)
Arşiv kayıtlarına bakıldığı zaman Yeniköy’ün, Sadrazam Halil Paşa’nın(17) vakfına dahil araziler üzerine kurulduğu görülmektedir. Yine aynı döneme ait belgelerde Yeniköy’ün çevresinde; Karanca, Kayser nâm-ı diğer Melekşâh, Bağçecik (Bahçecik), Koru Çiftliği, Yeniçeri Ağası Halil Çiftliği ve Ferhad Çiftliği gibi yerleşim birimlerinin bulunduğu belirtilmektedir. Bu yerleşim birimlerinden sadece Bağçecik günümüzde mevcuttur. Karanca Köyü’nün ise ismi biraz değişime uğrayarak günümüze ulaşmıştır.(Karınca)(18)

Yeniköy’ün bu dönem tarihiyle ilgili belgelerde, iki önemli nokta dikkatleri üzerine çekmektedir. Bunlardan birincisi; Darphane-i Amire için Yeniköy’den temin edilen çam kömürü(19), ikincisi ise; yine bu bölgeden temin edilen ve kalitesi ile ünlü olan tarım ürünleridir.

Yeniköy Rumlarından elde edilen çam kömürü üzerinde durmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz. 19. yüzyılda Yeniköy’den temin edilen çam kömürü İzmit, Seymen ve Kavaklı (Kazıklı) iskeleleri vasıtasıyla Darphane-i Amire’ye gönderiliyordu. Darphaneye gönderilen bu kömür altın ve gümüşün eritilmesinde kullanılmaktaydı. Yeniköy halkı Darphane-i Amire için sundukları bu hizmetin karşılığında ise, Avarız(20) vergisinden muaf(21) tutuluyorlardı.

Yeniköy’de tarımı yapılan soğan, maydanoz ve marulun İzmit, Seymen ve Kavaklı iskeleleri vasıtasıyla İstanbul’a gönderildiği bilinmektedir. Sebze ve meyvelerin has olanlarının ise zaman zaman saraya dahi gönderildiği bazı belgelerde karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde dahi “Yeniköy Soğanı-Maydanozu” olarak tanınan bu tarım ürünlerinin Kocaeli piyasasında çok özel bir yeri vardır.

Mübadillerin Yeniköy’e İskânı

Drama’da başlayıp Akmeşe’ye uzanan, Akmeşe’den de Yeniköy’e geçişle sonuçlanan göç, mübadiller için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur. Bu başlangıç mübadiller için her şeyin sıfırdan başlaması anlamına geliyordu. Hiç tanımadıkları bir bölge, çevre köyler, kendilerine garip bir şekilde bakan insanlar ve akıp giden hayat…
Yeniköy’e yerleşen mübadiller, köye ilk girdiklerinde adeta bir köy enkazıyla karşılaşmışlardır. Yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş, sahipsizlikten kendi kaderine terk edilmiş bir köy.

Hamidiye ve Lütfiye köylerinde yaşayan bazı ailelerin birkaçı, Mübadillerin iskânından önce Yeniköy’e gelerek köyün bazı bölgelerine yerleşmişlerdi. Mübadillerin iskânından sonra, Bahçecik dolaylarında yaşayan Kafkasya göçmenlerinin bir kısmı da Yeniköy’e geçmişlerdir(22). Bu karışık ortamda, Mübadiller ve Gürcüler arasında çeşitli sorunlar yaşanmış, çoğu arazi meselesi nedeniyle yaşanan sıkıntılar yetkililerin müdahalesiyle çözümlenmiştir.

Mübadillerin Yeniköy’e yerleştikten sonra karşılaştıkları en büyük sorun, aileleriyle birlikte barınma ihtiyaçlarını sağlayabilecekleri konut ihtiyacı olmuştur. Devletin kendileri için kısa sürede ev yapamayacağını anlayan mübadiller, kendi imkanlarıyla kurdukları çadır ve barakalarda bir süre yaşamışlardır. Daha sonra devletin de kendilerine yardım etmesiyle birlikte evlerini yapmışlardır(23).
Yeniköy’ün kuruluş vaziyetine bakıldığı zaman; köyün ilk kuruluş yeri olan Merkez Mahallesi’nin belirli bir plan dahilinde -bölgenin topografyasına uygun bir vaziyette- düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bu durum Yeniköy’e kuruluş yönüyle modern bir köy yapısı kazandırmıştır. Bunun gerçekleşmesinde mübadillerin ileri gelenlerinden birisi olan Tütüncü Hacı Hasan Bey’in önemli gayretleri olmuştur. Zengin bir tütün tüccarı olan Hacı Hasan Bey, köyün yeniden kuruluş aşaması sırasında Yeniköy’e getirdiği mimar ve mühendislere çeşitli planlar çizdirerek, yerleşimin bu planlara göre yapılmasını sağlamıştır.

Köyün yeniden kuruluşuyla birlikte yeni bir hayata başlayan Mübadiller, bir süre sonra ailelerini geçindirebilecekleri yeni iş kolları aramaya başlamışlardır. Köylülerin uğraşı alanları içerisindeki en önemli yeri, tarım ve hayvancılık faaliyetleri oluşturmuştur.

Tarım faaliyetleri içerisinde tütün yetiştiriciliğinin ayrı bir yeri olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasında, mübadillerin geldikleri Drama’da tütüncülüğün önemli bir uğraşı alanı olmasının yanı sıra, kısa bir zaman dilimi içerisinde İzmit’in en büyük tütün tüccarı olmayı başarmış olan Hacı Hasan Bey’inde etkisi vardır. Tütün yetiştiriciliğinin yanı sıra, daha önce Yeniköy’de yaşayan Rumların yaptıkları tarım faaliyetlerinin bazıları da devam ettirilmiştir. (Soğan, buğday, yulaf vb.)

Yeniköy’e iskân edilen mübadiller, sosyal ve ticari ilişkilerini sağladıkları İzmit’le sürekli iletişim içerisinde olmuşlardır. Bunda, karayolunun yanı sıra Seymen’de ki iskele vasıtasıyla İzmit’e deniz yoluyla da ulaşabilme olanaklarının bulunmasının büyük bir payı vardır.

Yeniköy’deki Mübadil Evleri
Yeniköy’de, Türk konut mimarisi anlayışıyla inşa edilmiş geleneksel evleriyle dikkat çekmektedir. Günümüzde Yeniköy’de bulunan eski konutların hepsi köyün ikinci kuruluş aşamasından sonra yapılmış evlerdir. (Mübadillerin İskanı-1924) Köyün birinci kuruluş evresi olan Rum döneminden ise günümüze herhangi bir yapı ulaşmamıştır(24).
Bu tarihi bilgileri verdikten sonra, Geleneksel Yeniköy evlerinin mimari özelliklerini incelemeye çalışalım:
Yeniköy’ün ilk yerleşim alanı olan Merkez Mahallesi, güney’den kuzey yöne doğru eğimli bir arazi yapısına sahiptir. Bu durum inşa edilen evlerin topografyaya uydurularak yapılmasına (güney-kuzey istikametinde ve genellikle manzaraya yönlendirilerek) neden olmuştur.

Osmanlı Türk evinin ayrılmaz bir parçası olan(25) bahçe düzenlemesi, geleneksel Yeniköy evlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Evlerin dışa açılım alanı olan bahçeler ve avlular ailelerin çeşitli ihtiyaçlarını gidermesi bakımından önemlidir. Yeniköy’de de hemen hemen her evin bir bahçesi bulunmaktadır.
Yeniköy’de evler genellikle iki katlı olarak inşa edilmiştir. Tek katlı eve ise pek rastlanmaz. Zemin katlar ve kışlık ihtiyaca göre düzenlenmiştir. Zemin katlara girişi sağlayan -genellikle çift kanatlı- kapılar bulunmakta, bu kapılara porta(26) (Cümle Kapısı) adı verilmektedir. Birinci katlar esas ikamet bölümü oldukları için daha fazla önem kazanmıştırlar. Zaten, Yeniköy evlerinin asıl planı burada teşekkül etmiştir.
Anadolu Türk konut mimarisinde olduğu gibi(27), Yeniköy evlerinde de plan şeklinin başlıca belirleyicisi ve merkezi sofadır.(Haney)(28). Onun için, evler plan bakımından sofaların konumuna göre ”Dış Sofalı Plan Tipi” ve ”İç Sofalı Plan Tipi” olmak üzere iki grupta(29) incelenmektedir. Yeniköy’deki evlerin hepsi iç sofalıdır. Sofaya açılan oda sayısı değişiklik göstermekte olup, evlerde genellikle iki veya üç odaya yer verilmektedir.

Yeniköy evlerinin temel yapı malzemesi taş, kerpiç, tuğla ve ahşaptır. Saman katkılı çamur harcı ve demir ise yardımcı malzemeler olarak kullanılmaktadır. Zemin katlarda taş malzeme ağırlıklı olarak kullanılırken, diğer katlarda ise ahşap ve kerpiç malzeme kullanılmaktadır. Kerpiç malzemenin ağırlıklı olarak kullanıldığı evlerin duvarları genellikle sıvanmışken, tuğla malzemenin kullanıldığı veya çit örgü(30) duvar sisteminin uygulandığı evlerin duvarları ise sıvanmamaktadır.

Yeniköy evlerinin yapımında metal yapı malzemesine oldukça az rastlanılmaktadır. (Pencere parmaklıkları, kapı tokmakları, kilit sistemleri vb.)

Odalar, birçok fonksiyona sahip özellikleriyle insanın temel ihtiyaçlarını karşılayan yaşama birimleridir. Oturma, yemek yeme, çalışma, yatma gibi eylemlerin hemen hemen hepsi odalarda gerçekleşmektedir(31). Geleneksel Türk evinin vazgeçilmez öğelerinden olan ocak, sedir, gusülhane, yüklük, çiçeklik gibi unsurlar Yeniköy evlerindeki odalarda da bulunmaktadır.

Geleneksel Yeniköy evlerinde odalardaki en ilginç bölüm musandra(32) adı verilen dolaplardır. Genellikle iki gözlü ve çift kapaklı bir yapıya sahip olan musandıraların bir kenarında ise gusülhane (Banyo) bulunmaktadır.

Odalarda dikkatimizi çeken ikinci bir yön ise pencere sayılarıdır. Yeniköy evlerinin birçoğunda yeterli sayıda pencere açıklığına yer verilmediği görülmektedir. Oysa iç mekanın aydınlatılmasında ve refah bir atmosferin oluşturulmasında pencere sayısının önemi büyüktür.

Tarihi, coğrafi, kültürel ve dini faktörler konut mimarisini etkileyen en önemli unsurlardır. Geleneksel Yeniköy evlerinin oluşumunda ve şekillenmesinde bu faktörlerin büyük bir etkisi olmuştur. Doğal olarak karşıladığımız bu etmenler, Türk konut mimarisi içerisinde yer alan Yeniköy evlerine kendilerine has -Türk evi içerisinde de önemli bir yeri olan- özellikler kazandırmıştır.
Dipnotlar:

1-)Temel Brıtannıca; ”Lozan Barış Antlaşması” Mad., C.11, İstanbul, 1993, s.288-289

2-) Mesut Çapa-Rahmi Çiçek, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Trabzon, 2001, s.290s

3-)Temel Brıtannıca, a.g.e., s.289, Ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Naci Karacan, Lozan, İstanbul, 1971, s.672, Seha Seray, Lozan Barış Konferansı Tutanakları-Belgeleri, C.6, Ankara, 1969, s.138-339, Salahi R.Sonyel, ”Lozan’da Türk Diplomasisi”, Belleten, S.149, Ankara, 1974, s.41-116, Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl, Lozan(1922-1923), Ankara, 1973, s.90-95, Mehmet Özel, 70.Yıldönümünde Lozan, Ankara, 1993, s.21

4-) Yunanistan’la Türkiye arasında nüfus deyişimi yapılması konusu 1923 yılında ortaya çıkmış bir fikir değildir. Olayın tarihi seyrine bakılacak olursa ilk olarak İttihat ve Terakki’nin 1913 yılında Bulgaristan’la yapılan İstanbul Antlaşması’na eklenen bir protokol ile iki ülke arasında bir ahali değişimi yapılmasının istenildiği görülür. Antlaşmadan kısa bir süre sonra ise aynı teklif Yunanistan’a yapılır. Venizelos’un razı olduğu bu değişimin yapılabilmesi için bir komisyon kurulduysa da, Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na girmesi, düşünülen mübadelenin yapılabilmesini önlemiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Dimitri Pentzopoulus, ”The Balkan Exchange of Minorities and İts İmpaçt Upon Greece”, La Hague, Paris, 1964, s.52-65

5-) Mehmet Özel, a.g.e., s.32-44

6-) Baskın Oran, Türk Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, İstanbul, 1991, s.77

7-) Draman’ın fethi için bkz. Aşık Paşaoğlu Tarihi, (Haz.Atsız) İstanbul, 1992, s.57, Sadettin Efendi, Tacü’t Tevarih, (Haz.İ.Parmaksızoğlu), Ankara, 1999, s.144

😎 Batı Trakya Bölgesi’nde iki tane Kozluca bulunmaktadır. Günümüzde İskeçe sınırları içerisinde bulunan bu iki Kozlucanın birisi köy (Karye), diğeri ise nahiye (Bucak) dır. Bizim araştırma alanımız içerisinde olan, Kozluköy veya Kozluca olarak bilinen köydür. Bazı metin ve haritalarda ismi geçecek olan nahiye Kozluca (Kotili) ile karıştırılmamalıdır.

9-) Kozluca ve çevresindeki diğer köylerin, İskeçe’ye daha yakın oldukları halde (yaklaşık 25 km), hep Dramalı olarak anılmasının sebebi; Osmanlı Dönemi’nde Drama’nın bu bölgenin sancak merkezi olması ve İskeçe’nin 19. yüzyıl ortalarına kadar küçük bir yerleşim merkezi olmasıdır. Bkz.Kevser Öğütçen-Hüseyin Öğütçen, a.g.e., s.16

10-) Mübadillerin Hüseyinköy’de toplanarak yolculuğa başladıkları tarih konusunda farklı bilgiler bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda bu tarih 1 Nisan olarak verilmektedir. Biz, bu noktada yolculuğa katılmış olan ve vefatından bir süre önce kendisiyle röportaj yaptığımız Merhum Zeynel Ayaz’ın vermiş olduğu “Mart ayının sonlarıydı…” bilgisini esas aldık. Farklı kaynaklarda belirtilen tarihler birbirine çok yakındır. Bkz. Kozluca ‘dan Yeniköy’e Göçün Hikayesi”(Röp.Volkan Şenel), İzmit, 2003, s.1

11-) Bu dönemde İstanbul’a gelen Mübadiller Sirkeci, Gülhane, Ahırkapı, Cerrahpaşa, Metris, İplikhane ve Beyazıt‘ta bulunan barınma merkezlerinde misafir ediliyorlardı. Kozluca, Meşeli ve Horozlu’lu Mübadiller Sirkeci’deki misafirhanede kalmışlardır.

12-) Ramazan ayının başlayacak olması, uzun yol endişesi, çoğunun hasta olduklarını belirtmesi vb.

13-) Mübadillerin Akmeşe’ye yerleştirilmesinde Ali Ağa’nın başından geçen şu ilginç olayın önemli bir yeri vardır: Ali Ağa yerleşecekleri yerle ilgili tarihi kararı vermenin sorumluluğu ve sıkıntısıyla sürekli yeni yerler görmeye gider ve hükümet yetkilileri ile temas kurar. İşte bunlardan biri olan Serdivan seyahati sırasında şimdik, Beşevler Köyü yamaçlarından Armaş’ı görmüş olur. Aslına bakılacak olursa Ali Ağa öylesine etrafı seyretmek için bakmıştır. Çünkü Serdivan’ı beyenmiş ve kararını da vermiştir. Gidecek hükümet yetkilisine Serdivanı seçiyoruz diyecek ve bu işi sonuçlandıracaktır. Öyle de yapar. Fakat bu kararını Rumeli’nin değişik yerlerinden göç etmiş kendisi gibi yerleşim yeri tespit etmek telaşında olan Ravuko köylüleri olarak bilinen gruba duyurur. Sabahleyin erken kalkan Ravuko köylüleri yarım saatlik zaman farkı ile Serdivan’a yazılırlar. Ali Ağa göçmen bürosuna gittiğinde geriye sadece Armaş kalmıştır. İşte o an uzaktan görülen Armaş, Ali Ağa’nın gözlerinin önüne bir kez daha gelir. Ali Ağa bu noktadan sonra yapılacak pek fazla bir şey olmadığını anlayınca “ Yaz bre Armaş’ı…” der. Ve bu cümle bir çok insanın bundan sonra yaşayacağı yeri belirler. Akmeşe’nin yeniden kuruluşu ve köye gelen mübadiller için bkz.Yakup Özkan, Akmeşe, Sakarya, 2004, s.29-37, Yakup Özkan, ”Armaş’tan Akmeşe’ye: Bir Kasabanın Öyküsü (Mübadillerin Gelişi ve Yeni Bir Hayat), Toplumsal Tarih, S.Haziran, İstanbul, 2003, s.32-35, Feray Göklü, ”Armaş’tan Akmeşe’ye Uzanan Yol”, M.Sabri Yalım’a Armağan, İzmit, 2001, s.20-21, Kevser Öğütçen-Hüseyin Öğütçen, a.g.e., s.1-2

14-) Kanal projesi için bkz. Ahmet Refik Altınay, “Sapanca Gölü`nü İzmit Körfezi`ne Bağlama Girişimleri “, Cumhuriyet, İstanbul, 17 Teşrinisani 1934, Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları, İstanbul, 1999, s. 190-193, Avni Öztüre, Brunga Yarımca Tarihi, İstanbul, 1971, s.78-79

15-) Peyssonel’in, İzmit’ten tekneyle geçtiği yer Seymen İskelesi olmalı.

16-) Charles de Peyssonel, 1745 Yılında İzmit ve İznik’e Yapılmış Bir Gezinin Öyküsü, (Çev.F.Yavuz Ulugün), Kocaeli, 2005, s.28-29

17-) Halil Paşa, Kayseri’nin Zeytun Köyün’nden alınarak İstanbul’a getirilmiş olan bir devşirmedir. Enderun’da yetişen Halil Paşa, Osmanlı Devleti’in çeşitli kademelerinde sadrazamlık ve kaptan-ı deryalık gibi önemli görevler yapmıştır. Devlet işlerinde göstermiş olduğu başarılardan dolayı, Yeniköy ve çevresi kendisine temlik olarak verilmiştir. 1629 yılında vefat eden Halil Paşa’nın kabri, İstanbul Üsküdar’da bulunmaktadır.

18-) Şimdiki Yazlık Beldesi’nin yerinde, eskiden Karanca Köyü bulunmaktaydı. Fakat köy belirleyemediğimiz bir nedenden dolayı zamanla ortadan kalkmıştır.(Büyük bir afet buna neden olmuş olabilir.) Bu köyün ortasından geçen dere günümüzde Karınca Deresi olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde Yeniköy ve Yazlık beldelerinin sınır çizgisini oluşturan Karınca Deresi, ismini Karanca Köyü’nden almıştır. Bkz.A.Nezih Galitekin, Gölcük Tarihçe ve Kültür Mirası Eserler, İstanbul, 2005, s.209-210

19-) Ayrıntılı bilgi için bkz. BOA, Cevdet Darphane Tasnifi, Belge No:1246, A.Nezih Galitekin, Geçmişten Günümüze Halıdere, İstanbul, 1996, s.69

20-) Avarız: Bu vergi başlangıçta devlet bütçesi ihtiyaç gösterdiği ve özellikle savaş masraflarını arttığı zamanlarda alınmış bir vergi çeşidi idi. Daha sonra ise daimi vergiler içerisine dahil edilmiştir. Bkz.Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Ankara, 1998, s.65

21-) Yeniköy`den alınan Avarız vergisi ile ilgili kayıtlara bakıldığında, vergi muafiyetinin 19. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren başladığı görülmektedir.

22-) Kırım Savaşı sonrası başlayan Kafkasya Göçleri, Kafkasların Büyük Kahramanı Şeyh Şamil’in yenilmesi ve sürgün edilmesiyle hızlanmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası ise adeta bir göç patlaması yaşanmıştır. Yeniköy’e yerleşen -İlk önce Hamidiye ve Lütfiye köylerine- Kafkasya kökenli insanlarda 93 Harbi sonrası bu bölgeye gelmiş olan göçmenlerdir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri, Ankara, 1997, s.81-93, Atilla Çetin, Kocaeli Tarihinden Sayfalar, İzmit, 2000, s.78-79, Mehmet Saray, Türk-Rus Münasebetlerinin Bir Analizi, İstanbul, 1998, s.147-160, Mehmet Arif Bey, 93 Moskof Harbi ve Başımıza Gelenler, (Haz. N.Yazar), Ankara, 1972

23-) Mübadillere yapılan konutlarla ilgili geniş bilgi için bkz. B.D.A.G.M. Cumhuriyet Arşv. Ktl, Fon Kodu: 272..0.0.12, Yer No: 44.70…2., B.D.A.G.M. Cumhuriyet Arşv. Ktl., Fon Kodu: 272..0.012, Yer No: 44.70…1

24-) Yeniköy, 23 Haziran 1921 tarihinde Yunanlılar tarafından yakılmıştır. Bu yangın sırasında Rumlara ait evlerin büyük bir kısmı tahrip olmuştur.

25-) Yüksel Öztan, “Türk Bahçeleri ve Yabancı Ülkelerin Bahçe Segilerindeki Örnekleri”, Kültür ve Sanat, S.17., Ankara, 1993, s.58

26-) Porta (Cümle kapısı): Zemin kata girişi sağlayan kapı.

27-) Öner Küçükerman, Türkish House In Search of Spatial Identity-Kendi Mekanın Arayışı İçinde Türk Evi, İstanbul, 1988, s.89

28-) Yeniköy`de sofaya, yöresel bir tanım olarak Haney denilmektedir. Sofa için bkz. Doğan Hasol, a.g.e., s.132

29-) Yüsel Sayan, a.g.e., s.99

30-) Geleneksel Yeniköy evlerinde, küçük- ince ahşap parçalarıyla örülmüş düzeneklerin içerisinin, samanla karıştırılmış toprakla doldurulmasıyla oluşturulan duvar sistemi.

31-) Haşim Karpuz, Türk İslam ve Mesken Mimarisinde Erzurum Evleri, Ankara, 1993, s.1-5

32-) Geleneksel Yeniköy evlerinde odalarda bulunan çok amaçlı dolap sistemi.


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.